Genç Milletvekili Abdulkadir Karaduman ile Özel Röportaj
Saadet Partisi Gençlik Kolları Genel Başkanı ve Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman ile istişare kurulu üyemiz R.Levent Işık’ın takipçilerimiz için gerçekleştirdiği röportajı istifadenize sunarız…
Sayın Vekilim, seçim sürecinde ekonomi üzerine çokça konuşuldu, tartışıldı. Partiniz adına lideriniz ekonomik programınızı detaylıca basınla paylaşmıştı. Fakat bugün artık salgın nedeniyle dünya bambaşka bir ekonomik geleceğin kapısını çalıyor. Salgın sonrası bizleri ekonomik anlamda ciddi devrimlerin beklediği anlaşılıyor. Bu yakın geleceğe yönelik ekonomi konulu çalışmalarınız var mı? Ekonomik anlamda dünyada ve ülkemizde neler olacağını öngörüyor, neler planlıyorsunuz?
Ekonomi yahut iktisat dediğimiz olgu insanın var olmasıyla birlikte insan hayatının en önemli gerçeklerinden birisidir. Bu önem ve gerçeklik ekonomi ve iktisat kavramlarını veya türevlerini kullanmakla alakalı bir mesele de değildir.
Sizin de ifade ettiğiniz gibi gerçekliği ile yüzleştiğimiz bu salgın başta ekonomik olmak üzere çok şeyin değişimine ve gelişimine gebe.
Kuzeyin Güneyi sömürdüğü mevcut kapitalist sistemin bu şekilde devam edemeyeceği aşikârdır. Üretmeyip ithal eden, kanaat göstermeyip israf edip çılgınca tüketen, bir yandan paradan para kazanan diğer yandan alın terinin karşılığını bulamayan bir düzenin uzun süre sorunsuz bir şekilde ayakta kalması imkânsızdır.
Ülkemiz yahut ülkelerimiz, toplumumuz yahut toplumlarımız, devletimiz yahut devletlerimiz yani tüm insanlar ellerini başlarına götürüp düşünmek zorundadır ve bu salgının en büyük faydası kanaatimce birçok kişiyi düşünmeye sevk edeceğidir.
İnsanlar, doğa, su, kirlilik, ekoloji, tarım, yeşil, adalet, özgürlük kavramları üzerinde düşünecekler. Dünyada ve bizim ülkemizde ise bu düşünmenin nereye evirileceği ise düşünen insanların ne ve nasıl yapacağı ile alakalıdır. Saadet Partisi olarak bizlerin ortaya koyduğu Adil Düzen projesin önemi her geçen gün artmaktadır. Üretim, kendi kendine yeterlilik, tarım ve hayvanlığa önem, faiz belası ve bankacılık, dolar vb. para birimlerinin tasallutundan kurtulma, tüketimin kontrolü ve israfın önlenmesi, yaratılanı yaratandan ötürü sevme, doğayı koruma, başta su ve ormanlar olmak üzere doğaya sahip çıkma, yönetimde adalet, liyakat, şefkat ve merhamet eksenli ilkelerimiz halk ve halklar nazarında daha da anlamlı hale geleceğini düşünmekteyim.
Refah Partisi 94 seçimlerinde adil düzen ekonomik programıyla faize ve finansal rantçılığa karşı ciddi bir mücadele başlatmıştı. Refah-Yol hükümeti zamanında büyük başarılara da imza atılmıştı. Partiniz bu mirasa sahip çıkmaya devam ediyor mu? Bugünün Türkiye’sine baktığınızda adil düzen programının eksikliğini hissediyor musunuz? Faiz, adaletsiz bölüşüm, fırsat eşitsizliği, aşırı borçlanma, israf açısından bakıldığında neler söylemek istersiniz?
11 Aylık Refah-Yol Hükümeti Adil Düzen için kısa bir gösteriydi aslında. 28 Şubat ve sonraki süreçlerle birlikte yönetimden uzaklaşmamız ilkelerimizden de uzaklaştığımız anlamına gelmemelidir. Zaten medya vd. ambargoların üzerimizde olması o ilkelerimizden uzaklaşmadığımızdan dolayıdır ve bizler hala aynı şeyleri düşünüyoruz ve daha da üzerine koyarak onurlu duruşumuzu sergilemeye devam etmekteyiz.
4 kişiden birisinin yoksul olduğu, işsizliğin arttığı, milli gelirin adil paylaşılmaması, borçların Everest Tepesine çıkması, israftan kuleler inşa edilmesi ve daha diğer birçok çarpıklık ve adaletsizliklerin bizim Adil Düzen Programımızdan uzaklaşıldığı ve Adil Düzen sevdamızın ne kadar haklı ve ihtiyaç halini aldığını göstermektedir. Bir yandan bir günde bir ihaleyle zengin olan yandaşlar, diğer yandan açlık sınırın altında günde 12 saate varan çalışan emekçiler, bir yandan bir siyasinin referansıyla özel alımlar diğer yandan mülakat puanıyla elenen KPSS birincileri, bir yandan müşteri garantili yollar diğer yandan itibara denilen ucubeye yatırılan paralar tüm bunlar uğraşılması ve def edilmesi gereken siyasi virüslerdir.
Rahmetli Erbakan’ın D-8 ile gerçekleştirmeyi hayal ettiği ekonomi tabanlı bir İslam Birliği hayali vardı. Birliğin kuruluşu için imzaları atana kadar dönemin güç odaklarıyla mücadele etmiş, tehditlere ragmen imzaların atılmasını sağlamış ve ardından istifa etmişti. Birlik sayesinde özelikle parasal birliğin kurulması doların büyük ölçüde bölgeden çıkarılmasına (Abd bundan çok ciddi zarar görecekti), islam ülkelerinin faizsiz şekilde borçlanabilmesine, ciddi derecede üretimlerini arttırmasına ve büyümelerine yol açacaktı.
Sizlerin D-8 i ihya etme, yada bambaşka bir kuruluşla İslam Dünyası içinde ekonomi tabanlı bir birlik (ticaret birliği, parasal birlik vs) kurma hayalleriniz, planlarınız var mı? Bu alanda yapılacak girişimlerin İslam Dünyasına faydaları neler olabilir? Özellikle salgın sonrası kurulacak yeni düzende bu birlik nelerin kapısını açabilir, nelere yol açabilir?
İfade ettiniz çok güzel oldu, Erbakan Hocamızın ve Refah-Yol Hükümetinin iktidardan uzaklaştırılması irticadan dolayı değil alternatif bir paradigmayı fiiliyata geçirme teşebbüsünden dolayı oldu. Çünkü bu oluşum yani D-8, G-8’e (sonradan G-7 oldu) ve AB’ye karşı hak, adalet, barış ve adil büyüme için bir alternatif çalışma olmuştu. Bu girişimden dolayı küresel güçler yerli uzantıları vasıtasıyla rahmetli Erbakan Hocamız cezalandırılmış oldu.
Bir önceki sorunuzda da ifade ettim, biz bu düşüncelerden vazgeçmiş değiliz, Erbakan Hocamızın bize göstermiş olduğu hedefleri gerçekleştirmek için çalışmaya devam etmekteyiz. Şayet iktidara gelirsek dış politikada ilk işimiz D-8’in kuruluş amacına uygun olarak aktif bir şekilde çalışmasını sağlamak olacaktır.
Bu oluşum vesileyle faizsiz ve üretim eksenli, kendi kendine yeten bir ekonomiyi, kendisini korumak için caydırıcı bir güç olan güçlü bir savunmayı, atılım yapmış bir teknolojiyi, kültürel ve ahlaki gelişimin sağlamış bir İslam Dünyasının lokomotif gücü olacak bir projeyi gerçekleştirmiş olacağız.
Şayet D-8 aktif olmuş olsaydı Müslümanların yaşadığı coğrafya ne işgal edilebilir ne de kendi içerisinde diktatörler rahat nefes alabilirdi, her bir devlet başka bir büyük devletin güdümünde olmazdı, başta petrol ve doğalgaz olmak üzere zenginlikleri Batıyı zengin eden değil kendi halklarına adil dağıtan bir coğrafya olurdu. Şayet D-8 kurulmuş olsa idi, güvenliğimiz silah tüccarlarına, sağlığımız ilaç tüccarlarına, ticaretimiz banka tüccarına kurban edilmemiş olurdu.
Bahsetmiş olduğunuz yeni düzende elbette ki herkes yerine doğal olarak alacaktır. Bahsettiğiniz gibi bu salgınla yeni bir düzen kurulmuş olsa da olmasa da halkımızın ve insanlığın problemleri değişmeyecektir. Dolayısıyla D-8’e her zamankinden daha fazla iş düşüyor, başta ev sahibi olan ülkemiz Türkiye olmak üzere D-8 üye ülkeleri 1997’den beri yapmadığı, ertelediği ve böylece boşa harcadığı yıllarını bir kenara bırakarak Amerika, Rusya vb. devletlerden ve oluşumlardan medet ummayı bırakıp birlikte hareket etmelidirler. Orta para birimi, ortak bankacılık, ortak savunma hattı, ortak kültürel çalışma, ortak tarım, ortak sanayi ve birçok ortak çalışmayı yüklenmelidir. Emin olun devletlerimiz başka kulvarda hareket etmenin zararını gördüğü gibi halklarımızda bunun farkında ve biz bu kez başarabiliriz.
Son 10 yıldır üniversitelerimizde İslam Ekonomisi ve Finansına yönelik lisans, yüksek lisans, doktora bölümleri açıldı. Ayrıca bu alanlara yönelik çok sayıda araştırma merkezleri kuruldu. Ulusal ve uluslararası çalışmalar, faaliyetler gerçekleştiriliyor. Özellikle Malezya ve Endonezya bu alanlardaki çalışmalardan ekonomilerini geliştirme adına çokça faydalanıyorlar. Ciddi teşvikleri var. Ekonomi programını hazırlarken İslam İktisadı alanındaki çalışmaları dikkate alıyorlar. Sizler bu alandaki çalışmaları takip edip, faydalanıyormusunuz? Partinizin ekonomik programlarını hazırlarken bu kuruluşlardan/buralarda akademik çalışmalarda bulunanlardan destek veya fikir alıyor musunuz?
Kapitalizm ile Komünizmin ve onların etrafında gelişen onlarca ideolojinin dertlerimize derman olmadığını gördük. Çok şey denendi neredeyse her şey denendi ancak Faizsiz Ekonomi, Üretim Ekonomisi ve Adil Dağılımı esas alan Adil Düzen denenmedi. Bu anlamda Türkiye’de ve İslam dünyasında hem akademide hem de sivil çalışmalarda Faizsiz ekonomi, Alternatif Bankacılık vb. çalışmalarının artması bizleri ziyadesiyle memnun etmektedir. Adil Ekonomik Düzeni esas alan biz Milli Görüşçülerde elbette ki bu çalışmaları takip ediyoruz. Bu kulvardaki kişilerle görüşmelerimiz olmaktadır kii zaten Türkiye’de ve bahsettiğiniz ülkelerde bu işin öncülüğü Merhem Liderimiz Erbakan Hocamız ve Milli Görüş yapmıştır.
Genç bir vekil olarak takipçilerimize evlerinde geçirdikleri şu günlerde okumalarını tavsiye ettiğiniz kitaplar hangileridir? Bize 5 kitap ismi paylaşır mısınız?
Okumak ve eyleme geçmek hayatımızın bir parolası olması gerektiğini düşünüyorum. Bu günlerde ve her zaman için tavsiye edeceğim ebetteki çok kitap ve yazar var. 5 tanesini paylaşmak gerekirse röportajımızın konuları çerçevesinde tavsiyede bulunmak isterim.
Necmeddin Erbakan-Davam
Saramago-Körlük
G. Orwell-1984
W. Müller-Popülizm Nedir?
Ali Şeriati – Dine Karşı Din
Bu güzel röportaj için teşekkür ediyoruz.
Ben teşekkür ederim. Çalışmalarınızda başarılar…