Genel Yayın Yönetmenimiz Recep Almalı ile Özel Röportaj
Bu soruya tam olarak nereden başlanmalı bilemiyorum ama sanırım şöyle bir giriş yapabiliriz; 1997 yılında Bingöl’ün küçük bir ilçesi olan Adaklı’da dünyaya geldim. İlkokul eğitimimi de aynı ilçede aldım. Ortaokulu ve liseyi İstanbul’da tamamladım. Lisans eğitimi için Aydın Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve İşletmecilik bölümüne kaydoldum. İkinci sınıftayken İslami Finans ile tevafuken bir dergi sayesinde tanıştım. “Ya hu, finansın İslâmîsi mi olur!” dedim, meğer varmış.
Araştırmalar yaptım zamanla bu işin talebesi olmayı kafama soktum. Sürekli İslam Ekonomisi ve Finansı alanında çalışan hocalarla mailleşiyordum. Yavaş yavaş elimdeki kalemin mürekkebi bu yolda akmaya başladı; devam da ediyor elhamdülillah.
İlerleyen vakitlerde Kuveyt Türk Katılım Bankası’nda Bankada Kampüs programına kabul edildim. Edindiğim teorik bilgileri pratikle de pekiştirmek de nasip oldu. Bu arada TKBB’nin kurumsal iletişim yayını olan Katılım Finans Dergisi’ nde de çalışmaya başladım. Burada, dünyadaki İslâmî Finans gelişmelerini haberleştiriyordum. Günlerim çok yoğun geçmeye başlamıştı. Sabah işe, akşam okula, gece de haber yapmaya… İçim kıpır kıpırdı.
Birşeyler yapmak istiyordum ve yapıyordum da, ama yetmiyordu sanki, “daha fazlası gerekli” hissi her gün beni teşvik etti. Nihayetinde okulum bittikten sonra Cube Medya’da dijital içerik yöneticisi olarak başladım işe. O zamanlar Katılım Finans Dergisi’nde tam zamanlı çalışmaya başladım. Her günü huzur vericiydi. Tabi hayat sizden ibaret değil… Elimde olmayan sebeplerden dolayı ayrılmam gerekti. Syn. Mustafa ÖZKAN ( Sağolsun her konuda bana destek sağlamış kıymetli bir ağabeyim) Bey’den müsade isteyip işimden ayrıldım.
Peki Katılım Bülteni’nin hikayesinden bahsebilir misiniz?
Şimdi gelelim Katılım Bülteni’ne! Bir süre, memleketimde halledilmesi gereken şahsi meseleleri hallettikten sonra İstanbul’a geri döndüm. Pek çok meselede kendisinden istifade ettiğim, bugün de yazarlarımız arasında bulunan R. Levent IŞIK ağabeyimle bir buluşma ayarladık. Tabi ki İslami Finans konuşuluyor yine masada. Bir şeyler yapmalıyım diye sohbet ediyoruz ama ne yapmalıyım onu bulamıyorum. Onunla birkaç defa uzun uzun istişare ettikten sonra Katılım Bültenini kurmaya karar verdim. Tabi o zamanlar sektöre bizden önce girmiş, yayıncılık yapan başka arkadaşlarımız da vardı. Bizim farkımız olcak dedik ve haberlerin kendi editörlerimizin de eleğinden geçmesini sağladık. İlerleyen zamanlarda, hamd olsun ki çok kısa vakitte, gerek alandaki büyüklerimizin gerekse de bize destek olan diğer takipçilerimizin takdirine mazhar olmayı başardık; domino etkisi sağladık.
Katılım Bülteni portalı yaklaşık 6 aydır İslami Finans alanında haber ve yazılar yayınlıyor. İlerleyen süreçlerde takipçileri neler bekliyor biraz bahsedebilir misiniz?
Elbette; öncelikle şunu söyleyeyim: İslâmî Finans, büyük bir organizasyonel yapıya sahiptir. Kimileri fetva verir kimileri kredi kullandırımını yapar kimileri de bizler gibi bu alandaki gelişmeleri ve geliştirilmesi gereken kısımları paylaşır. Bizler de bahsettiğim gibi bu organizasyonun medya kısmındaki görevi üstlenmiş bulunmaktayız. Benzerlerimizin aksina gün ve saat bazlı haberler üretiyoruz. Çok nizami bir işleyişimiz var. Ciddi prensiplerimiz ve haftalık/aylık planlarımız var. danışma grubumuz, yazar ekibimiz, son derece aktif bir röportaj grubumuz ve dönüşümlü çalışan editörlerimiz var. Haber üretimi talebi hususunda bir whatsapp hattımız var, kurumlardan insanlar bize gelişmelerin haber yapılması için bu kanalla ulaşabiliyorlar. Böylece istediğimizi değil ihtiyaç olunanı haber yapabiliyoruz. Türkiye’nin pek çok üniversitesinden hocalarımızla sürekli temas halindeyiz. Onlarla istişarelerde bulunuyor, bazıları ile de makale, deneme ve röportaj çalışmaları yapıyoruz. Şuan için sağlam temeller üzerinde ilerlemek için elimizden geleni yapıyoruz. Amacımız, islami finansı daha ulaşılabilir yapabilmek ve herkese ulaşmak. Bu sektörün geleceği büyük ölçüde bugünkü gençlere bağlı. Bu yüzden gençleri okuyabilmek ve onlara ulaşabilmek gerekiyor. Bu yüzden de her üniversiteye girmek ve gençlerle çalışmalar yapmayı hedefliyoruz. Sektörün geleceğini gençlerle tartışmak, onların fikirlerini almak; hem heyecan hem de ümit verici olacaktır.
Katılım Bülteni çalışanlarının daha çok üniversite eğitimini almakta olan genç öğrencilerden oluştuğunu görüyoruz. Neden böyle bir tercih yaptınız?
Üniversite yılları kişinin hem karakterinin hem de kariyerinin oturmaya başladığı bir dönemdir. Biz bu kararı alırken İslami Finans alanına merak duyan ve bu alanda çalışmalar yapıp ülkesine, insanlığa katkıda bulunmak isteyen öğrencileri baz aldık.
Arkadaşlarımız, günün az bir kısmında çalışıyor; geri kalan kısmında da hem okul hem de özel hayatlarına devam ediyor. Tabi bizim için en önemli kavram “süreklilik”. Eğer süreklilik yoksa başlamış iş, baştan bitmiştir. Bu yüzden bizimle çalışan arkadaşlarımızın problemleri ile yakından ilgileniyoruz. Kendilerine de her zaman gerçekleştirmek istedikleri tüm çalışmalarında yanlarında olduğumuzu ifade ediyoruz. Bu vesile ile tüm çalışma arkadaşlarıma ayrı ayrı teşekkür etmeyi kendime vazife biliyorum. Gerek röportaj, gerek yazar ekibimiz gerekse de editöryal bölümdeki arkadaşlarımın hepsine. Hamd olsun çok güzel bir ekibe sahibiz.
İstanbul Finans Merkezi (İFM) için biliyorsunuz ki büyük çalışmalar yürütülüyor devletimiz tarafından. Bu alandaki çalışmaları nasıl görüyorsunuz ve Katılım Bülteni bu alanda nasıl bir rol alacak?
Ülkelerin gücünü ekonomi dinamikleri belirlerken yeni dönem dünyada finansal hareketlerin akıl almaz hızda hareket etmesi nedeniyle ülkelerin üretim sektörleri bir başına yeterli kalmıyor maalesef. Bunun en acı örneğini geçtiğimiz yıl yaşadık; enflasyon ve Merkez Bankası’nın faiz oranlarının ne derece yükseldiğine bizzat şahit olduk. Peki, ülkemizin üretimi kötü olduğu için mi bunu yaşadık? Elbette, ülkemizdeki üretim hazneleri pek çok büyük ülke ile başa baş gidecek değere sahip, ama biz finans kısmına biraz eğilmeyi unuttuk diye düşünüyorum. Sorunuza dönecek olursak, geçtiğimiz yıl yaşanan elîm durumlardan sonra İFM kuruluşu için çalışan ekipler çok daha sıkı çalışmaya başladı. Bizim bu alandaki rolümüz, halkımızı bu kıymetli organizasyonlardan haberdar etmek. Tabiki de bununla yetinmeyeceğiz. Gerekli koşullar sağlanırsa uluslararası organizasyonlar da düzenleyip İFM’yi yurt dışında da tanıtmak ve İFM ile veri çalışmaları da yapabiliriz.
Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada bir verimerkezi çalışmalarından bahsetmiştiniz. Tam olarak nasıl bir merkez olmayı amaçlıyorsunuz?
Biliyorsunuz ki bilgi en büyük güçtür. Bizim kurmayı planladığımız veri merkezi, uluslararası İslami Finans alanındaki rakamları tek bir adreste toparlamak. Örneğin Malezya’lı bir akademisyen Dubai’deki İslâmî Finans rakamlarını araştırırken bizim kaynaklarımızı kullanacak. Uluslararası dedik ama en çok yurt içi verilerini harmanlamamıza ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Ülkemizdeki İslâmî Finans kurumlarının neler olduğunu, neler yaptığını öğrenebileceğiniz ve bunların rakamlarına kolayca ulaşabileceğiniz bir kaynak var mı? Bence yok! Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB), bu alanda veriler yayınlıyor ama onların da çok yoğun bir tempoları var. Hâliyle bir veri merkezi gibi hareket etmeleri biraz meşakkatli görünüyor. Biz bu yükü TKBB’den sırtlanmaya da talibiz.
Toparlayacak olursak eğer, veri merkezindeki amacımız, hem finansal kuruluşlarımızın yurt dışına yapacakları yatırImlarda daha doğru veriler elde etmelerine hem de akademik alanda çalışmalar yürüten kurumlar veya öğrencilerimizin kolayca dünyaya ulaşabilmelerini sağlamak.
Ülkemizdeki mevcut durumda olan Katılım Bankalarının çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Katılım Bankaları kurulduğu dönemde siyasal şartlardan dolayı çok sıkıntı yaşadı. Ne mutlu bizlere ki bu işin koordinatörleri süreçleri halka ifade etmek için ellerinden geleni yaptılar. Düşünün ki bankacılık işlemlerinin pek çoğunu yapabiliyorsunuz ama bir banka değil de Özel Finans Kurumu olarak adlandırılıyorsunuz. Hâl böyle olunca insanların bu kurumlara bakışı endişeli oluyordu. Az önce de dediğim gibi yönetimdeki büyüklerimiz işi güzel bir şekilde yürüttüler. ÖFK’lar 2005 yılında bankacılık statüsüne kavuşunca hamd olsun işlem çeşitleri ve yetkilendirmeler de arttı. Katılım Bankaları statü kazandıktan sonra çok hızlı bir gelişim kaydetti. Özellikle dijital bankacılık alanında yaşandı bu gelişmeler. Mesela QR kod ile ilk kartsız işlemler veya ATM’den gram altın alabilme gibi yenilikler katılım bankalarının kıymetli çalışmaları sayesinde oldu. Bir Katılım Bankamız, geçtiğimiz yıl yurt dışına yazılım ihracatı bile yaptı. İşte bunlar güzel gelişmeler. Peki katılım bankacılığı şuan hak ettiği yerde mi? Diye sorarsanız hak ettiği yerde değil henüz. Katılım Bankalarının önündeki en büyük engellerden birisi, murabaha işlemlerindeki faturalandırma engeli olarak karşımıza çıkıyor. Şuan bu işlemler vekaletle oluyor ama yetmez. Bankalar ellerinden geleni yapıyor fakat devletimizin de bazı alanlarda desteğini göstermeli diye düşünüyorum.
Geleceği nasıl diye diye sorarsanız, bu sektöre kamu bankaları da katıldığına göre ümit verici. Banka kurmak şirket kurup müşteri beklemeye benzemiyor. Çok ciddi fizibilite çalışmaları yapılıyor. Eğer devlet de bu sektörde yerini aldıysa hem canlılık için hem de bazı fıkhi engellerin kaldırılması için de çok güzel olacaktır diye düşünüyorum.
Baktığımız zaman özel sektör tarafından kurulmuş Katılım Bankalarının hepsi körfez sermayeli. Katılım Bankaları, yabancı sermayenin ülkemize girmesine nasıl bir etkide bulunur?
Evet, sizin de dediğiniz gibi ülkemizdeki Katılım Bankalarında körfez etkisi çok yüksek. Bunun büyük etkilerinden birisi de İslâmî Bankacılığın doğup geliştiği toprakların körfez olmasındandır. Körfez yatırımcılarının bizi seçmelerini sadece güncel gelişmelere bağlamak doğru olmaz. Bizlerin yüz yıllara dayanan akrabalıklarımız var. Şuraya geleceğim; körfez ülkeleri bizi iyi tanıyorlar, bizlerin ne kadar azimli ve çalışan bir millet olduğumuzun farkındalar. Şimdi siz bu kadar çalışan bir millete değil de tanımadığınız bir millete yatırım yapar mısınız? Cevabınız “hayır” olacaktır. Zaten bu yüzden ardı ardına kuruldu Katılım Bankaları. Meselenin en güzel yanlarından birisi de bu bankaların kendi ülkelerinde de aynı adda olmasa da aynı organizasyon tarafından yönetilen bankalarının da olması. Mesela, Kuveyt’li bir vatandaş, Türkiye’ye tatile gelecek ama yanında banknot taşımıyor haliyle. Peki bu adam ne yapacak? Bir banka swift’i ile aktaracak herhangi bir bankaya ama bu swift işlemi günler alabiliyor. Bu Kuveyt’li ziyaretçi KFH (Kuwait Finance House) üzerinden Kuveyt Türk’e gönderdiğinde 4-5 saatte para hesabına düşüyor. Hem para transferi kolayca yapılmış oluyor hem de ziyaretçimiz, Kuveyt Türk’te bir hesap açıyor ve bu bankanın banka kartı ile alışveriş yapıyor. Bankanın işlem ve müşteri portföy çeşitliliği de artıyor. İşlemlerin kolayca uygulanır olabilmesi ticari etkileşimleri de etkileyecektir.
Ülkemizdeki üniversitelerde İslâmî finans sizce yeterli oranda anlatılıyor mu yoksa bu alanda çalışmalar yapan üniversiteler bir başına yeterli mi?
Ne yazık ki, ülkemizde İslâmî finans, akademik alanda henüz hak ettiği yerde değil. Bu alanda çalışmalar yapan belli başlı üniversiteler var ama yetmez. Eğer bir üniversite öğrencisi finans dersinde İslami Finans’ı sadece bir hocasının ağzındaki bir kaç kelime ile duyup geçiyorsa burada bir sıkıntı vardır. Biz üniversitede, finans dersinde, İslami finansı sadece bir kaç kelime ile duyduk. Hocamız aynen şunu söyledi: “Faizin İslami hali”! Bu söz çok ağrıma gitmiş olsa da aslında o hoca acı bir gerçeğin okunmuş haliydi.
Üniversitelerin öğrencilere ulaşıp onları bu alanda aydınlatmaları gerekiyor. Başlı başına bir ders olarak müfredata koyamazlarsa bile bir kaç kelime ile geçiştirmesinler diyorum. Yavaş yavaş farklı üniversitelerde de İslâmî Finans alanında çalışmalar yapılıyor. İnşallah bir kartopu gibi büyüyecek bu hareket.
Yukarıda katılım bankalarının henüz var olan potansiyellerini yakalayamadığından söz etmiştiniz. Halk nazarındaki imajı bu konuda büyük etkiye sahip olabilir mi?
Çok doğru bir yere değindiniz şuan. Katılım Bankalarının en aktif müşteri portföyü, faiz hassasiyeti taşıyan bir yapıya sahiptir. Son yıllardaki siyasi gelişmelerden ötürü kapanan bir banka nedeniyle sektör yara aldıysa da devletin sisteme girişiyle tekrar toparlanıldı.
Müşteriye ulaşmak çok önemli. Şu an ülkemizde toplamda 54 tane banka var. Böylesine çılgınca rekabetin yaşandığı bir ortamda yeni müşteriler bulmak kolay olmuyor ama tüm zorluklara rağmen rahatça diyebiliriz ki pazarlama personelleri mükemmel bir şekilde çalışıyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da cuma hutbelerinde faiz vurgusu yapması önemli bir etken oldu. Çünkü Türkiye’nin hiçbir yerinde bu kadar insanı toplayıp konuşamazsınız. Bu vesile ile Katılım bankaları, diyanet ile ortak çalışmalarda bulunabilir. Böylece İslami finansın, genel finans içerisindeki payı da artabilir.
Tabi, seve seve öneririm.
1- Mercan Hatiboğlu- Dünyada ve Türkiye İslami Finans
2- Borsa İstanbul Yayınları- Ekonomik Gelişim ve İslami Finans
3- Atila Yanpar- İslami Finans
4- M. Umer Chapra- İktisadın Geleceği
5- Tariq Alrifai- İslami Finans ve Yeni Finansal Sistem
Bu güzel röportaj için çok teşekkür ediyoruz.
Emeğinize sağlık. Ben teşekkür ederim.