Şevval Görgülü Katılım Bülteni İçin Yazdı: Tüketim İsrafı ve İnsan
TÜKETİM İSRAFI VE İNSAN
İnsan yaratılış olarak tüketmeye ve tükenmeye açık bir varlıktır. Birçoğumuz için vermekten çok almak daha caziptir. Gelişim basamaklarını çıktıkça, kendi farkındalığımızı kazandıkça ve bağımsız oldukça bu tüketim, içinde bulunduğumuz ruh hali ile pozitif veya negatif yönde bir ilişki kurar. Ruh halimize göre ihtiyaçlarımız ve tercihlerimiz değişiklik gösterir. Ruh hali sadece bireysel davranışlarımızı değil iktisadi kararları, yatırım ve tüketim tercihlerini de belirleyen önemli bir etkendir.
İnsan denilen varlık düşünce, kültür ve inançlarından ayrı düşünülemez. Aynı zamanda düşünce, kültür ve inançlar da kendi içinde anlamlı; ayrı ele alındığında birbiriyle bağlantılı başlıklardır. İnsanın davranışları bu üç başlık altında incelenir. Bizim ele alacağımız ‘tüketim’ davranışı da bu üç ana başlık altında anlam kazanacaktır.
Düşünceler, içinde bulunduğumuz ruh hali ile paralel bir şekilde oluşur. Alışverişin haz ve mutluluk veren bir eylem olarak görülmesi durumunda, iyi hissetmemizi sağlayan alışveriş düşüncesi, hedonik tüketim denen faydasız tüketim şeklini benimsememize ve buna uygun davranmamıza sebep olur. Hedonik tüketim şekli kültürün bir parçası haline gelerek uzun yıllar boyunca devam edebilir. Bu kültüre sahip toplumun içinde doğan, yaşayan insana tüketimin normalize edilmesi ile devamlı olarak artan bir tüketim başlar.
Kültür ise inançlar doğrultusunda meydana gelen normlardan oluşur. Faydasız tüketim ve inançların çatıştığı yerde kültürün zarar görmesi kaçınılmazdır. Peki bu çatışma nasıl meydana gelir? Tüketim ve inanç arasında nasıl bir bağ vardır? Bu sorulara cevap vermek aslında oldukça basit. Günlük olarak, bugün paramı nereye harcamalıyım ve bugün paramı nereye harcadım listesi yapılması bu basit cevaplardan biri. Daha açıklayıcı olması adına şöyle bir örnek vereyim: Hedonik tüketimden bahsetmiştik, faydasız tüketim, hedonik tüketim devamlılığında hedonik adaptasyona sebep olur. Hedonik adaptayson, insanın hayatında olması için çok büyük arzu duyduğu ve amaca ulaştığı zaman duyduğu mutluluğun giderek azalması ve eski duygu durumuna geri dönmesi halidir. Hep daha fazlasını istemek, tatminsizlik, tüketimin sürekli ve artarak devam etmesi hedonik adaptasyonun getirdiği düşünce ve davranışlardır. Kısacası, duruma göre; duygu, düşünce, davranış, zaman, emek ve para israfıdır. İnançları doğrultusunda Müslüman bir kişi ‘Allah israf edenleri sevmez.’ Gibi hadislere ve ‘İsrafta hayır yok, hayırda da israf yoktur.’ Gibi dini vecizelere dikkat ederek yaşaması gerekir. Faydasız tüketim ve inancın nasıl çatıştığı bu örnek üzerinden açıklanabilir.
Dindar insanların iktisadi hayatı, üretim, tüketim, yatırım ile ilgili tercihleri dini değerlere göre değişim göstermelidir. Bu hususta İslam ekonomisi dünya hayatını, ahiret hayatının bir parçası olarak ele alır. Ekonomik sorunların israftan, hırs ve doyumsuzluktan kaynaklandığı ileri sürülmüştür. İsraf, hırs ve doyumsuzluk insani düşünceler ve davranışlardır. İnsan iç huzurunu ve moralini sağlıklı bir şekilde tatmin ederse, düşünce ve davranışları ona göre değişir. Bu değişim kültürel yapıyı ve inançlarımızı etkileyerek samimi Müslümanlık için gerekli olan kültürel normları daha iyi yaşamamızı sağlar.
Tüketirken tükenmemek için sağlıklı bir ruh hali ile düşünmek ve davranmak gerekir. Toplumun normlarına kulak vermek ve kendimizle ters düşmemek için inançlarımız doğrultusunda hareket etmeliyiz. Tüketimi sadece maddi boyutlarıyla değil manevi boyutlarıyla da ele almalıyız. İç huzura ulaşmak için gerekli olan şey belki de budur.